Bonz'u her son görüşümün,
"bir son" olacağından habersiz oluyorum hep.
"Hadi ben gideyim" dediğim sırada yağmur yağmaya başlamıştı. Bir önceki gün acayip bir yağmur yağmıştı, o yağmurda sırılsıklam olduğunu bilmem ne kadar yol yürüdüğünü anlattı.
Hiç durmaksızın bin tane soru sıraladım onun için.
"Ne giyiyordun? Eve mi geçtin direk? Hasta olmadın değil mi? Şimdi kendini nasıl hissediyorsun? Bak doğru söyle iyi misin?"
"Ya Pinky tamam bir şey yok" diye cevap verdi sadece.
İşin ciddiyetinin sanırım -hatta eminim ki- hala farkında değilim. Fakat Bonz bu sefer gerçek anlamda hayatımdan çıktı. Benim ondan böyle vazgeçtiğimi gördüğü için bir daha benimle konuşmaz bile.
Aslında bilmiyorum. Belki düşünüyordur
"yaptı lan yine yapacağını" diye. Ama yapmam gereken gerçekten buydu. Çünkü o kadar tehlikeli bir yoldaydık ki, kimsenin zevki için bu yolda feda olmaya değmezdi.
Hele de Bonz'a benim yüzümden bir şey olmuş olsa.. bilmiyorum bu şekilde yaşayabileceğimi düşünmüyorum. Ne olursa, ne yaşanmış olursa olsun seviyorum bu adamı çünkü. Hatta artık bunu söylemeye korkmuyorum bile. Konu o olunca, bir yerde isminin baş harfi bile geçince vücudum algılayamadığım bir reaksiyon veriyor. Buna engel olmak elimde bile değil. Hatta söz konusu bile olamaz.
Ne demiştim ? Haa, harbiden gitti lan. Bir daha ne o ne de ben, birbirimizin yüzüne bile bakmayız. Bak eminim. Anasını satıyım. Öyle bir durum ki bu; yok yani yapamıyorum. Diyemiyorum kendime
"lan hadi siktir et yetti beaa."
Bunu kendime itiraf etmesi çok zor. Ve şu son zamanlarda -son birkaç haftadan bahsediyorum- sürekli ikileme düşüyorum. İkilem değilde aslında daha çok bir iç hesaplaşma sanki.
Sürekli uykum var. Sürekli uyumak istiyorum. Sürekli yorgunum. Sürekli, hiçbir şey yapmamak istiyorum. Ben ne zaman böyle hissetsem kendimi eve kapatırım diyeceğim ama öyle bir şey yok. Evde kalmaktan bildiğin korkuyorum. Evde durma fobim var resmen.
Bonz hayatımdan gitti ama maalesef binlerce şey bıraktı arkasında. Bende.
Uykum var, uyumak istiyorum ama sabahın köründe kalkıp işe gidiyorum. Yorgunum ama çalışmak zorundayım. Gerçi müşteri gelmediği süre zarfında sürekli koltuk üzerinde pinekliyorum o ayrı ! Hiçbir şey yapmamak istiyorum ama sürekli bir şeyler yapmak zorundayım. Maalesef sürekli bir uğraş içindeyim.
Ulan sanki karnem yıl sonunda kötü gelmişte ailem beni oto tamircisine çalışmaya vermiş. Ellerim bildiğin simsiyah. Boya yüzünden hep yani. Uğraşıyorum uğraşıyorum siktiğiminin boyası çıkmıyor ellerimden.
Birde sorma saçlarımı kestirdim yine. Filmlerdeki seri katiller gibiyim.
"Bugün saçımı kestirmem lazım" diye uyanıyorum sabah uykularımdan. Bir dur, uyku mağrurluğu olur insanda bir esne, bir etrafına iğrenç iğrenç bak. Ne biliyim otur yatağın üstünde saatlerce bekle falan. Yok arkadaş. Gözümü açıp hazır ol pozisyonuna geçiyorum direk birde yetmezmiş gibi, saçımı kestirmem lazım diyorum. Sürekli kırmızıya boyamaktan saçım çalı süpürgesi gibi oldu zaten. Öyle bakma, uzunda bir saçım yok. Hatta ve hatta 7 senedir falan saçım hep kısadır uzattığımı hatırlamam. Ama bu baya bir kısa oldu. İşin kötüsü mutlu değilim saçımla. Sürekli Asimetrik kesimleri tercih ederdim...
Lan bir dakika amk. Hayırdır ? Ben ne anlatıyom ?
Neyse. Uzar bu sıçtığım saç kökü bende sonuçta.
Ha birde
(Black pür dikkat dinle kardeşim) SİGARAYI BIRAKTIM !
Gerçek anlamda bıraktım. Bu sefer öyle, yok bugün bırakayım yarın başlayayım, aman azaltayım öyle kolay bırakırım muhabbeti değil. İstediğim içinde değil mecbur olduğum için bırakmak zorunda kaldım.
Birkaç gündür nedendir bilmiyorum -tamam astımdan dolayı olması yüksek ihtimal- ama nefessiz uyanıyorum. Öyle böyle bir şey değil bu, ciğerlerime oksijen gitmiyor resmen. Öksürerek uyanıyorum bir anda. Akşama kadar ağzımda yanmış kömürle dolaşıyorum sanki. Zaten hastayım, koa başlangıcı olduğunu bile söylemişlerdi de.
Yol yürüyemiyorum, merdiven çıkamıyorum, koşamıyorum, heyecanlanamıyorum bile. Hemen nefesim tıkanıyor. Olimpik havuzunu boydan boya tek nefeste yüzen ben şimdi bir saniye bile nefesimi tutamıyorum. O uzun kahkahalarımı atamıyorum, bir anda öksürük krizlerim tutuyor çünkü.
Yani ölmemek için bıraktım sigarayı. Akciğer kanserinden de gitmek istemiyorum açıkçası.
Harbi ne anlatıyom ?
Allah aşkına konuşacak bir tane bile insan yok etrafımda gelmiş burada carlıyorum bende. Mazur görün beni olur mu ? Tatil bile tatil gibi değilde...
Ben aslında başka bir şey anlatacaktım. Bonz gitti ama bana ondan bir sürü şey kaldı demiştim. Hayır aşkı değil.
Acıları. Korkuları. Anıları.
Her hafta sonu, hatta boş bulduğu her anda bir anda kapıma dikilirdi. Kimi zaman uyuşturucu getirdi, kimi zaman hiçbir şey. Yani o anların hepsi
"sikip gittiği" anlar olmuştu. Çoğu gece yatağımda yatamaz, gidip oturma odasında uyurdum. Evde durmak benim için ölüm gibiydi. Ha üstümde bomba taşıyordum ha evde duruyordum. O yüzden olduğunca evden kaçmaya çalıştım. Ve bu üstüme yapıştı kaldı resmen. Şuan oturduğum yeri kimse bilmiyor, bir tehdit altında bile değilim. Ama duramıyorum işte. Darlanıyorum hemen, afakanlar basıyor. Çıkıp gitme isteği geliyor hemen. Evinde otel gibi olmasının sebebi de bu ya zaten, evde yaşayan insan yok anasını satıyım.
Ve ondan bana kalan bir diğer hediye (!) Cinselliğe bakış açım. Buna her ne kadar hediye diyebilirsek. Resmen bir lanet bıraktı. O kadar iğrenç bir hale geldim ki, kendimi pazarladım resmen. Bütün erkekleri yanımda bedenim sayesinde tuttum. Tam bir metaya dönüştüm. Üstelik kimse üzerimde baskı kurmadı. Kendi kendime yaptım bunu. Has, Ay, bir tane ayı vardı ad koymadın ona, Bay Dudak daha bilmiyorum aklıma gelmeyen bunlar gibi bir sürü ibne.
En son Has'la konuştuğumuzda buluşacaktık ve o gün beni göt gibi ortada bıraktı. Yani beni ekmesine mi, yoksa benimle sevişmek istememesine alındım bilmiyorum. Ama baya bir tribe girdim. Sonra oda yazdı
"yalan ettin Pinkyyy." Sinirlendim haliyle
"ne diycem lan sana gel beni sik dememi mi bekliyodun sen haber vericektin" dedim. Ay n'apayım ? Haber veririm ben sana, ayarlarım ben bir şeyler diye geçiştirdim.
Sanırım sadece birisinin beni sevmesini istemişim. Bunu da diğer yoldan halletmeye çalışmışım. Başarılı oldum mu ? Hemde hiç. Bir tanesi sırf onunla sevişmek istemedim diye konuşmuyor benimle, diğeri
"sana vakit ayıramam" diyerek çekip gitti. Öbürü desen zaten başkası üzerinde baskı kurmaya çalışan, seks ve boşalmak ne demek bilmeyen bir gerizekalı. Asıl olay ise bunların hepsi birbiriyle arkadaş.
Çok yanlış yaptım. Fazlasıyla yanlıştı. Toparlayamayacağım, geri alamayacağım bir sürü hata.
Olmayacak insanlarla, olmayacak yerlerde seviştim.
Çoğu insan nefret etti benden. Hakkımda düşünmedikleri şey kalmadı.
"Pinky bu amk, ne uğraşıcam iki güne düşürürüm" dediler biliyorum. Yakın arkadaşım dediğim adamlar bir bakmışım bana sulanmaya başlamış. Bir sürü adam almışım hayatıma. Hepsinde bilerek, isteyerek, farkında olarak cinsel obje olarak göstermişim kendimi.
İstediğime çoğu zaman ulaşmışım.
"Bravo Pinky, helal olsun Pinky, süpersin Pinky, işini biliyorsun Pinky!!" naraları duymuşum çoğu zaman.
İstediğim olmuş, amacıma ulaşmışım, hedeflediğim her çüklüyü elde etmişim. Hehhh ne güzel değil mi?
Bir şey eksik ama. Madem istediğim buydu eksik olan şey ne peki? Böyle olmamalı. Mutlu değilim. Hatta mutluluğa açım. Kimse anlamıyor, kimse -kendim de dahil- ne yaptığıma anlam veremiyor.
Bonz'dan bir sürü şey kalmıştı değil mi?
Hep bir korku var içimde. Yapamıyorum bazen. Korkuyorum işte bir sebebi yok. Güçlü görünmekten, öyle davranmaktan çok yoruldum. Yolda Bonz'u gördüğümde kafamı çevirmekten bıktım mesela.
Kimsenin beni sevmemesinden bıktım. Geçmişten gelen acılarımdan bıktım.
Ağlamaya korkmaktan bile bıktım. Gözyaşlarımın, kirpiklerimin arasında sıkışıp kalmasından bıktım. Omzumdaki o kaldıramadığım yüklerden bıktım.
En çokta kendimden bıktım.
Bonz'un o bana her zaman yardım eden arkadaşı. Şimdi ona nasıl bir takma ad koysam bilmiyorum. Çoğu zaman onu düşünüyorum. Defalarca Bonz, beni o çocuğa pazarladı. Bak bildiğin pazarladı. Grup yapmamızı teklif etti, çocuğun ne kadar güzel seviştiğini söyledi daha binlercesi. Hahh buldum Çiçek olsun bunun takma adı.
Neyse biz konuşuyoruz sürekli bu Çiçekle. Neler yaşadığımı, nasıl hissettiğimi her şeyi biliyor. Hiçbir zamanda bunu bana bir koz olarak kullanmadı. Hatta bu kadar iyimser yaklaşan tek erkek oydu. Hatta ona pazarlanıyor olmama rağmen.
Daha anlatacak çok şey var be. Yeni başlıyoruz aslında. Bu güzel Çiçek aklımda kalsın. Anılarınız zaten yaşıyor hala.
Kim olursa olsun, hangi adam olursa olsun bir hatırası oluyor hep bende. Herkesi önemli bir yerlere koyuyorum. Hepsine bir anlam yüklüyorum.
Ama sadece, artık sadece kötü olan ben olmak istemiyorum.
Sürekli hatalar yapan, hayatının içini sikip bırakan. Kendi yerine, diğer insanların üzerinde söz hakkı olan kişi olmaktan. Yinede akıllanmayan kişi olmak istemiyorum.
Bir kere yaşadım. Bir daha mı ?
Hiç istemiyorum.
( Ulaşmak, konuşmak, dert anlatmak isteyen olursa diye; pembeyalanlarim_@hotmail.com )